Gezmelere doymak bilmeyen bizlerden sizlere Aloha!

Geçen hafta Honolulu’ya bir haftalığına uğradık. Honolulu, Amerika’nın Hawaii eyaletinin 7 adasından birinde olan Oahu’da. Honolulu aynı zamanda Hawaii eyaletinin de başkenti. Bu keyifli şehir, Hawaii eyaletinin en turistik ve en fazla nüfusa sahip olan şehri.

Öncelikle Hawaii, Amerika Birleşik Devletleri’nin bize göre en güzel eyaleti. İnsanı, kültürü, doğası, tarihi mirası ve insanların yaşayış biçimleri diğer eyaletlerdekinden çok daha farklı ve çok daha güzel. Dillere destan Hawaii, hepimizin bildiği o tropikal, cennet gibi adalar topluluğu..

Evet gerçekten abartısız tam bir cennet. New Jersey’den yaklaşık 10 saatte Honolulu’ya gidilebiliyor tek uçak ile. Tabii New York’da JFK Havaalanın’dan da tek uçak ile gidebilmek mümkün. Uçuşları genelde Hawaiian Airlines düzenliyor. Bu arada aklınızda olsun Hotwire sitesinde çok uygun fırsatlar var. Uçak+Konaklama+Araba kiralamayı çok uygun fiyatlara bulabiliyorsunuz.

Ben Ece’ye sürpriz yaptım gerçi bana da sürpriz oldu çünkü ilk Jamaica’ya gitmeyi planlıyordum fakat aniden kararımı değiştirip rotayı Hawaii’ye çevirdim. Güzel bir evlilik yıldönümü sürpriziydi bu Ece için. Hawaii, sevdiğiniz kişiler ile romantik anlar geçirebiliceğiniz muhteşem bir yer. Eğer aklınızda evlilik yıldönümü veya balayı için planlar varsa Hawaii’ye mutlaka uğramanızı tavsiye ederim.

Yaklaşık 4 ay önce işimi ciddi bir şekilde bu adalar topluluğuna transfer edebilme hayali ile yanıp tutuşmaya başladım. İlkokul arkadaşım Şehnaz’ın da buraya taşınması beni iyice gaza getirdi. Tabii iş olanakları çok kısıtlı ve hayat biraz daha pahalı, New Jersey ile karşılaştırınca. Fakat hayal etmesi bile, bu sıkıcı yerden yanii New Jersey’den kurtulmayı düşünmek bile benim içimi şenlendiriyordu. Geçmiş zaman kullanmak istemiyorum gerçi hala şenlendiriyor. Arabada Dennis Kamakahi‘den şarkılar dinleyip, George Clooney’nin oynadığı The Descendants filminden sahneleri aklıma getirip biraz olsun motive bulmaya çalışıyor insan bu New Jersey denen bunaltıcı eyalette zaman öldürürken.

Neyse bunların gazı ile bir sürü kitap okumaya başladım Hawaii hakkında, internetten insanlar ile iletişime geçtim ve iş olanaklarını araştırır oldum. Gerçi hala araştırıyorum fakat şimdilik zor gibi gözüküyor oralara gidip yeni bir hayat kurmak. Oahu adasının hemen hemen her yerini araştırdım ve gidilicek yerler listesini çoktan hazırlamıştım. Ben de sizlere bu listeden tavsiyeler vericem, gezip gördüğümüz yerleri anlatmaya çalışıcam. Belki siz de bu listede gördüğümüz yerleri sever sizler de belki gitmek istersiniz.

Aklınızda olsun adanın içerisinde rahat ulaşım için arabaya mutlaka ihtiyacınız olacak. Toplu taşımacılık çok gelişmiş değil genelde herkesin arabası var. Yollar kısıtlı ve bazen trafik sıkışık olabiliyor ama o güzelim dağların içerisinden, ormanların içerisinden geçen anayollarda araba kullanmak harika bir zevk. Bize demişlerdi ABD’nin en kötü trafiği bu şehirde diye fakat alakası yok. Bunu diyenler herhalde Manhattan’a adımlarını atmamış şanslı insanlar. Manhattan trafiğini bu ülke içerisindeki hiç bir trafik ile kıyaslayamam. Bize çok rahat geldi buradaki trafik New York ve New Jersey’den sonra.

Mutlaka üstü açk bir araba kiralayın. Paranızı saklayacağınız bir yer değil Hawaii. Varsa harcayın, gereksiz cimrilik yapmayın. Ekonomi yapıcam diye boşuna kastırmayın. Üstü açık araba kiralayın. Likelike Highway’den adanın doğu kısmına yanii Kailua’ya giderken ne dediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Hawaii’ya akşam saat altı gibi indik. Havaalanı son derece kullanışlı ve küçük. Hani filmlerde görürüz ya Hawaii’ye gelenlerin boyunlarına asılan çiçekten çelenkleri işte o tip bir karşılama arıyorduk biz de ilk indiğimiz zaman havaalanına fakat tabii bu tip bir karşılama olmuyor. Gerçi sizi karşılayan, içten, samimi süper bir arkadaşınız varsa bizim gibi şanslısınız demektir. Şehnaz bizim için hazırlamış bu çiçeklerden. Çok sevindik çok mutlu olduk. Şehnaz benim ilkokuldan arkadaşım. Yaklaşık 18 yıl sonra yollarımızın Hawaii’de kesişmesi gerçekten çok güzel oldu. Kendisi yaklaşık 2 senedir bu güzel adanın tadını çıkartıyor. Kendisi gibi çok tatlı 2 aylık bir kızı var. Eşi Adam çok iyi bir arkadaş. Bu süper üçlü ile olan maceralarımızı yazımın ilerideki bölümlerinde daha detaylı anlatıcam.

Bizim kaldığımız otel Waikiki’de yanii adanın en popüler yerindeydi, çok ideal ve çok zevkli bir oteldi. Waikiki Honolulu şerinin bir bölgesi. Hawaii’de oteller genelde eski ve pahalı fakat bu otel daha yeni restore edilmiş ve çok temiz bir otel. Adı Shoreline. Çalışanları çok güleryüzlü ve çok yardımsever. Hiç çekinceniz olmasın tatil paketi seçecekseniz bu oteli seçin. Fiyatı da gayet ideal. Waikiki’nin restoranları, kafeleri ve dükkanları ile dolu sahil kenarındaki en ünlü caddesi Kalakaua Caddesi’ne yürüme mesafesi ile 5 dakika. Tabii aynı zamanda Waikiki Beach’e de uzaklığı en fazla 7-8 dakika yürüyerek. Fakat Oahu adasında Waikiki Beach’den kat kat daha güzel harika plajlar ve koylar var. Bunlara birazdan göz atıcaz.

Waikiki Beach adanın en popüler plajı. Biz Hawaii’ye 4 Temmuz ABD’nin bağımsızlık günü kutlamalarının olduğu hafta gittik. Özellikle 4 Temmuz günü ada çok kalabalıktı ama inanın bu keyfinizi kaçırmıyor. İnsanlarla veya insansız her türlü güzel Hawaii.

İlk kendimizi Waikiki Beach’e attık. Güneşe, kuma ve denize aç olduğumuz için 3-4 saat yattık  güneşin altında. Bir de yüzsüzler gibi dedik Hawaiian Tropic güneş yağının koruma faktörsüz en güçlü bronzlaştırıcısını alalım sürelim. 4 saatin sonunda ikimiz de kapkara ve vücudumuz su toplamış bir şekilde acılar içinde otelin yolunu tuttuk. İkimizin de tipi daha ilk günden kaydı. Sakın yapmayın bu yaptığımızı. Acele etmeyin bronzlaşmak için. Hawaii’nin güneşi çok kuvvetli ve anında yakıyor cildinzi ki benim tenim beyaz değildir güneşten çok etkilenmem fakat burası bambaşka. Gerçi ben bu acı tecrübeyi Bora Bora’da da yaşamıştım ama yeteri kadar akıllanmamışım demek. 2-3 gün Aloe Veralı jelleri, antibiotikli merhemleri yanık yerlerimize sürerek geçirdik. Güneşe çıkamadık. Fakat bu olumsuzluklar hızımızı kesmeye yetmedi.

Waikiki’ye bir gün harcadık ve akşam Kalakaua caddesinde bulunan dükkanları gezdik. Klasik turistlerin yaptığı şeyleri yaptık. Güzel bir restoranda lezzetli birer Reuben yedik. 10 saatlik yolculuğun verdiği yorgunlukla otele gittik uyuduk.

Cennetteki ikinci günümüzde hava her zaman olduğu gibi muhteşemdi. Ne çok sıcak ne yağmurlu ne nemli. Olması gerektiği gibi ideal. Waikiki Plajı’nın ilerisinde Diamond Head adlı bir krater var. İnsanlar bu kraterin kenarlarına çıkıp adaya kuşbakışı bakıyorlar. Biz sadece sandaletler ile geldiğimiz için bu tip atraksiyonlara zaman ayıramadık. Belirtmekte fayda var. Eğer outdoor sporların insanıysanız çok güzel trekking alanları var, gezmek keşfetmek belki de kamp yapmak için eşsiz güzellikte milli parklar ve ormanlar var. Bu krateri hemen geçtikten sonra Oahu’nun ve genel olarak Hawaii’nin en zengin bölgesi çıkıyor karşımıza, Kahala..

Kahala, milyon dolarlık malikanelerin olduğu klasik yazlık bir bölge. Genelde tenha, ev sahipleri ya ünlü ya da çok büyük şirketlerin başındaki iş adamları veya piyango talihlileri veya çok zengin olan insanlar. Çok güzel golf klüpleri var bu bölgede. Eğer golfe merakınız var ise bu bölgeye göz atmakta fayda var. Buranın plajına gitmedik çünkü ileride asıl gitmek istediğimiz Waimanalo bölgesi vardı. Bu bölge Oahu’nun genelde yerlilerinin yaşadığı çok güzel bir köy. Denizi, plajı çok güzel. Buraya giderken yolumuzun üstündeki Hanauma Bay’den geçtik ki aslında ilk buraya uğramak istemiştik fakat Salı günleri halka kapalı olduğunu öğrendik. Sonra yine uğradık buraya. Mükemmel bir dalış merkezi, harika bir koy. Burayı sizlere daha sonra tanıtıcam.

Hemen Hanauma Koyu’nun yanında ikinci ünlü krater olan Koko Krateri var. İnsanlar bu kratere, üstüne boylu boyunca inşaa edilmiş upuzun bir merdivenden çıkıyorlar ve sonunda kraterin en tepesinde çok güzel bir manzara ile başbaşa kalıyorlar. Eğer yeteri kadar enerjiniz, iyi bir trekking ayakkabınız ve zamanınız var ise mutlaka tırmanın derim. Biz yapamadık siz yapın.

Bu bölgeden Waimanalo Köyü’ne ulaşmamız yaklaşık 20 dakikamızı aldı. Bu köye giderken gördüğümüz  yüksek yanyana dizilmiş görkemli dağların görüntsü büyüleyiciydi. İnsan bu tip bir manzarayı hayatında daha önceden görmediği için çok farklı hislere kapılıyor. Bu dağlar bence Hawaii’nin simgesi, bu tropikal özel adaların karakteri. Dünyada belki de başka hiç bir yerde göremeyeceğiniz kristal şeklinde yanyana dizilmiş dağlar. Jurassic Park filminde helikopterlerin arasından geçtiği o güzel dağlar bunlar.

Bu arada Hawaii bir çok filme mekan olmuş bir eyalet. Oahu’da Lost ve Jurassic Park’ın çekildiği yerlere turlar düzenleyen şirketler var. Bunlara göz atabilirsiniz. Bu şirketler aynı zamanda katamaran turları, değişik trekking turları da düzenliyorlar. Bu şirketlerden en ünlüsü Kualoa. Kualoa aslında kocaman bir tarla ve sahipleri değişik film prodüksiyon şirketlerine arazilerini kiralıyorlar. Aynı zamanda bu arazilerinde de değişik atraksiyonlar düzenliyorlar, ATV gibi veya ata binmek gibi..

Waiamanalo Köyü’ne ulaştığımızda insanların yaşadığı basit, huzurlu ve sakin hayat bizi çok etkiledi. İnsanların doğa ile iç içe yaşaması, sosyal yapıyı çok etkilemiş. Bizler de New Jersey’de doğanın içinde yaşıyoruz veya yaşadığımızı zannediyoruz ama buradaki doğa bambaşka. Hava adanın doğu kısmında yani Windward Coast kısmında genelde bulutlu çünkü adanın ortasından boydan boya geçen dağlara takılıyor doğudan gelen bulutlar ve yağmularını bu bölgeye bırakıyor. Böylelikle adanın Honolulu bölgesi genelde güneşli olurken diğer tarafı bazen kapalı oluyor fakat bulutlar çok hızlı hareket ettiğinden hava hemen açıyor.

Biz bu bölgeye geldiğimizde hava biraz bulutu ve rüzgarlıydı bu yüzden Waimanalo plajında durmadan doğrudan Kailua şehrine yol aldık. Aralarındaki mesafe zaten 15 dakika. Burada Oahu adasının bize göre en güzel plajı olan Lanikai Beach var. Çok güzel bir plaj ve çok güzel bir denizi var buranın. Hawaii’de olduğumuz süre boyunca hep buraya geldik ve burada güneşlenip denize girdik. Lanikai Beach’e mutlaka uğrayın. Sadece 4 Temmuz günü kalabalıktı. Tatil günleri dışında son derece sakin ve denizi dalgasız, dümdüz ve mavinin her tonu mevcut. 2 tane kıyıya yakın ufak adaya ev sahipliği yapması da ayrı bir güzellik katıyor bu plajın manzarasına. Evler tabii harika fakat çok pahalı. Hatta gereksiz bir pahalılık var diyebilirim. Çünkü burası biraz daha turistten uzak daha izole ve daha güzel denizi olan bir bölge. En az 10 milyon doları gözden çıkartmanız gerekiyor bu güzel yerden ev sahibi olabilmek için.

Günün sonunda adanın yerlilerinden skin surf öğrenmeye çalıştım. Sağolsunlar boardları ile denettirdiler bana tabii üstünde 1-2 saniye bile durabilmek benim için büyük başarıydı.

Dönüş yolu muhteşemdi. Size daha önceden bahsettiğim gibi üstü açık arabamız ile Likelike anayolundan, o güzel dağların içinden Waikiki’nin yolunu tuttuk. Yaklaşık yarım saat sürüyor adanın bu tarafından şehirin merkezine gelmek. Anayollar harika mutlaka görülmesi gerek. Ben arabayı kullanırken Ece de durmadan fotoğraf çekti. Sizlerle paylaşmak istedik bu eşsiz görüntüleri.

Adadaki 3.günümüzde Dole Plantation yanii Sanford Dole’un uzun süre önce kurduğu meşhur Dole ananaslarının yetiştirildiği tarlalara gitmeye ve oradan da adanın en kuzey bölgesi olan North Shore’a gitmeye karar verdik. Sanford Dole, Hawaii eyalet olmadan önce daha ilk ABD topraklarına katıldığı tarihlerde yani 1900-1901 yılları arasında Hawaii’nin ilk valisi olmuş. Sanford Dole’un çok karanlık bir tarihi var. Adanın yerlileri doğal olarak sevmiyor. Hawaii daha önceden ataları markezyanlar olan yerliler tarafından monarşi ile yönetilmiş. Şehir merkezinde heykeli olan ve Oahu adasını çevreleyen anayolun ismini aldığı, tüm adaları kontrolü altına alıp birleştiren ve Hawaii’nin kralı olarak bilinen I. Kamehameha (Kameyhameyha) tarafından monarşik düzen başlatılıyor 1700’lerin sonlarında. İleride ABD ile olan çeşitli ticari münasebetlerden sonra Hawaii doğumlu Sanford Dole, Lanai adasını satın alıp ekmeye başlıyor ünlü Dole ananaslarını..

1800’lerden günümüze çok şey yaşanmış bu adalarda. Dole amca ufak bir ordu ile kraliçeyi deviriyor ve tabii bir çok yerli katlediliyor. Sonunda Hawaii Amerika topraklarına katılıyor ve en nihayetinde 1959 yılında Hawaii resmen ABD’nin 50. eyaleti olarak tanınıyor.

Kısa bir tarih turundan sonra gelelim Dole ananas tarlalarına. Adanın kuzeyine doğru giderken yolumuz üstündeydi bu tarla. Ananas şekerlerinin ve envai çeşit ananastan yapılmış ürünlerin satıldığı bir yer bu tarla.

Dole ananaslarının tarihçesi anlatılıyor gelen turistlere. Ufak bir tren turu düzenlemişler tarlaların içerisinde. Alıyoruz biletimizi bekliyoruz trenimizin gelmesini. Tren 40 kişilik ufak oyuncak tren gibi. Bilet kişi başı 7 dolar. Neyse başlıyor turumuz. Ben güzel güzel ananas tarlalarının fotoğrafını çekerken Gümmmmmmm!!! diye bir gürültü! Öne doğru fırlıyor herkes, ani bir fren derken trenimizin karşı yönden gelen başka bir tren ile çarpıştığını anlıyoruz. Kimsede sakatlık yok her şey yolunda fakat geri nasıl dönücez? Tüm tren yürüyerek geri dönüyor istasyona. Bu şekilde tarlaların içerisinde yürüme fırsatı buluyoruz fakat 50 yıldır bu tip bir kazanın olmaması ve bize denk gelmesi gerçekten çok büyük bir şans (!).

Sonra atlıyoruz arabamıza ve sörfçülerin cenneti olan, dalgaların 15-20 metreyi bulduğu, mavi balinaların mola yeri olan ünlü kuzey yakasına yani Nort Shore’a doğru yola koyuluyoruz. Adanın en güneyinden yanii Waikiki’den en kuzeyine gitmek yaklaşık 40 dakika aklınızda olsun. North Shore’da bulunan Waimea bölgesine her yıl binlerce sörfçü akın ediyor dev dalgaları kovalayabilmek için. Biz gittiğimizde sörf sezonu değildi. Deniz çok düz ve sakindi fakat çok kalabalıktı maalesef. Park yeri bulamadık ve Waimea şelalesinin olduğu yere gitmeye karar verdik. Maalesef burada da çok kalabalık bir turist kafilesi vardı ve şelaleye gidemedik. Sedece şelalenin döküldüğü nehir kıyısını görebildik.

Buradan Haleiwa Plajı’na doğru yol aldık. Haleiwa North Shore’un en ünlü kasabası. Sörfçüler, lokaller veya buraya göç etmiş olanlar genelde Haleiwa içerisinde yaşıyorlar. Güzel bir kaç dükkan ve restoran var. İçerisinden şöyle bir geçtik. Plajı çok ilgimizi çekmedi çok daha güzel plajlar var doğu yakasında. Bir kaç lokal dükkan var hediyelik eşya alabiliceğiniz. Gördüğümüz kadarı ile pek bir numarası yoktu North Shore’un ama tabii bilmediğimiz gezemediğimiz yerleri de vardır mutlaka. Zamanınız var ise sizler gezin görün doya doya. En azından o büyük dalgaları izleyin. Ocak – Nisan arası giderseniz mavi balinaları gözlemleme şansınız oluyor aklınızda olsun.

Eve dönüş yolu yine harikaydı. Doğa harika, hava harika, yemekler lezzetli daha ne olsun diye diye gittik otelimize. Akşam Şehnaz ve eşi Adam ile buluştuk. Sağolsunlar bizi çok güzel bir suşi restoranına götürdüler. Furusato adında bir suşi restoranı. Lezzetli suşileri var. Fiyatlar çok pahalı hatta aşırı pahalı diyebilirim. En ünlü caddesindeki en eski suşicilerden biri olduğu için büyük ihtimal. 8 parça spicy tuna suşi normalde ABD’de diğer şehirlerde ortalama en fazla  6 – 8 dolar iken burada 18 dolar fakat lezzetli ve taze. Çok daha uygun fiyatlara suşi yiyebiliceğiniz mekanlar var tabii mutlaka suşi yemek istiyorsanız. Bu ikili bizlere daha sonra çoook güzel bir mahi mahi yedirdiler ki bunu daha sonra anlatıcam detaylı.

4.gün hemen gelip çatmıştı. Çok çabuk geçiyor zaman Hawaii’de. Yanıklarımız biraz olsun iyileşmişti ve tekrar Lanikai’ye gitmeye karar verdik. 4 Temmuzdu ve ABD’nin bağımsızlık kutlamaları dolayısıyla sahilde havai fişekleri izlemek istedik.

Lanikai plajı bildiğiniz gibi Kailua şehrinde. Kailua bence adada yaşanabilicek en güzel yer. Biraz pahalı ama Kailua şehri içerisinde uygun fiyata ev bulmak zor değil. Hem de plaja maksimum 10 dakika uzaklıkta. Kailua’da Lanikai Juice adında Jamba Juice benzeri taze meyve sularının smoothie veya shake olarak satıldığı lokal bir dükkan var. Lezzetli içecekleri var uğramanızı tavsiye ederiz.

Burada Whole Foods’a uğrayıp bir pizza yaptırıp, biraları yüklenip doğru gittik Lanikai Plajı’na. Güneşlendik, yedik, içtik ve denizin tadını çıkardık. Havai fişek gösterilerini bekleyemedik. Yorulduk, sarhoş olduk ve döndük yine otelimize.

5.günde yine adanın doğu yakasında olan Byodo-In Japon budist tapınağına gittik. Bu tapınak 1968 yılında adaya göç eden japonlara bir nevi sığınak hizmeti vermiş.

Şu anda aktif bir tapınak değil ama gidip bahçesinde dev gongu çalabiliyor, içeride isterseniz ibadetinizi yapabiliyorsunuz çeşitli tütsüleri yakarak. Manzara çok güzel. Dağlarin içerisine kurulmuş huzur dolu bir yer.

Sonra ünlü dalış merkezi olan Hanauma koyuna gittik. Hanauma koyu milyonlarca yıl önce yanardağın patlaması ile lavların oluşturduğu çok güzel bir koy. Bu koy aynı zamanda harika resiflere ve mercanlara ve tabii çeşit çeşit su altı canlısına ev sahipliği yapıyor.

Unutmayın salı günü halka kapalı. Girşite resiflere daldığınız zaman neler yapabiliceğniz ve neler yapmamanız gerektiği hakkında kısa bir film izlettiriyorlar turistlere ufak bir sinema salonunda. Su altındaki canlılara kesinlikle dokunmamamız gerektiği hatırlatılıyor fakat ben dayanamadım ve bize dalarken eşlik eden su altı kaplumbağasına dokundum. Denizi harika, kumsalı güzel, balıklar ve mercanlar görülmeye değer. Girişi kişi başı 15 dolar fakat Hawaii’de yaşıyorsanız veya ordu mensubu iseniz 3 dolar. Verdiğiniz paraya değer mi? Bence değer. Hanauma koyunun tepeden bakıldığında çok güzel bir manzarası var. Burada güzel fotoğraflar çekebilir ve temiz havayı içinize bol bol depolayabilirsiniz.

Akşam yemeğine Hawaii konsolosu Engin Türkalp Hanım’ın konuğu olduk. Kendisi çok candan ve çok yardımsever bir insan. Ben daha önceden kendisi ile bağlantıya geçmiştim Hawaii’deki iş olanakları ve yaşam hakkında. Sağolsun beni çok bilgilendirmişti telefon konuşmalarımız esnasında. Gelmişken mutlaka aramak istedim kendisini. Ailesi ile birlikte bizleri akşam mangal partisine çağırdılar.

Engin Hanım Hawaii’de 40 yılı aşkın bir süredir yaşıyor. Artık yerlisi diyebiliriz kendisine. Hawaii hakkında aklınızda ne varsa kendisine sorabilir bilgi alabilirsiniz. Eşi oğlu ve aile dostları olan Melik Bey, eşi ve küçük kızı ile çok güzel bir akşam geçirdik. Engin Hanım’ın oğlu Umur bizler için lezzetli yemeklerin yanında aynı zamanda Malasada da almış. Biz ilk defa burda öğendik bu portekiz tatlısını ve burada tattık. Muhteşem bir tadı var. Gittiğinizde mutlaka Leonard’s Bakery‘e gidip Malasada deneyin. Hawaii’de Portekiz göçmenleri çoğunlukta ve  tatlıları çok güzel. Bizim lokmanın kurusunu yani şurupsuzunu ama pudra şekerlisini düşünün sıcacık ve çıtır çıtır. Tabii içine çikolata da koyuyorlarmış ama sadesi harikaydı.

Bu güzel ve samimi insanların hepsini birden dünyanın bir ucunda görmek, aynı dili konuşmak ve bir şeyler paylaşabilmek gerçekten çok keyifliydi. Umarım br dahaki sefere tekrar görüşür ve keyifli vakit geçiririz.

Hawaii’deki son günümüzü ünlü Pearl Harbor’a ayırmak istedik. Kocaman Arizona batığını görmek istedik fakat sabah saat 6-7 gibi orada olmanız gerekiyor kalabalığa yakalanmamak ve bilet bulabilmek için. Biz bunu başaramadık belki siz gitmek ve görmek istersiniz Japonların bombaladığı ünlü USS Arizona batığını. Biz sadece limana gidip birkaç fotoğraf çekebildik.

Bu arada yolculuklar sırasındaki klasik şansızlığımızı yaşadık burada da..

San Francisco’da maalesef bizim döneceğimiz gün uçak düştü. Bizim aktarma da San Francisco üzerinden olacağı için uçağımız iptal oldu. Gerçi buna şanssızlık diyemeyiz çünkü bu bize bu güzel yerde 3 gün daha kazandırdı. Sağolsun arkadaşım Şehnaz ve Adam bizlere evlerini açtılar. Adam Air Force çalışanı ve evleri Hickam Air Force üssünde. Pearl Harbor’a çok yakın. Çok tatlı 2 aylık bir kızları var adı Ada Jade. Bu güzel kızla 3 gün geçirdik, hep beraber gezdik dolaştık.

Beraber evlerinin bahçesinde Cornhole oynadık. Daha doğrusu bize öğrettiler bu zevkli oyunu. Adam bize Air Force üssündeki bir çok yeri gösterdi.

Daha önceden bahsetmiştim lezzetli Mahi Mahi balığından. Bizi öyle güzel bir yere götürdüler ki hayatımda yediğim en lezzetli balıklardan birini yedim. Daha doğrusu bizdeki gibi balık ekmek. Mekanın adı Nico’s Pier 38. Deniz kenarında. Balıklar taze, aynı gün tutulup çeşitli baharatlar ile pişiriliyor. Adam ile beraber Blackened Mahi Mahi sandviçten ikişer tane mideye indirdik. Mutlaka gidip yemenizi tavsiye ediyorum. Çok ünlü zaten herkes tarafından bilinen bir restoran.

Sonunda eve dönüş yolu gözüktü. Uçak seferleri düzeldi ve direk aktarma olmadan eve dönebildik. Köpeğimiz Paşa’yı çok özledik bunun dışında özlediğimiz hiç birşey yoktu. Hawaii’den ayrılmak istemedik. Aklımızda buralara nasıl gelebiliriz, nasıl yerleşebiliriz sorularıyla 10 saatlik dönüş yolumuza koyulduk.

Sıradaki planımız Hawaii’nin bir başka adası olan Kauai adasına gitmek. Yerlilerden hep duyduğum mutlaka ne olursa olsun oraya gitmemiz gerektiğiydi. Herkes en güzel adanın Kauai olduğunu iddia ediyor. Macera ve olağanüstü doğal güzellikler arıyorsanız mutaka Kauai adasına gitmekte fayda var. Hawaii’nin bir başka görülmeye değer adası ise Maui. Burada da doğa ve deniz harika. Umarım bir gün yine yolumuz düşer ve yine harika günler yaşarız bu cennet gibi adalar topluluğunda.

Herkese Mahalo yani teşekkürler..

Ece & Hakan